uzm_emin
Mesaj Sayısı : 47 Yaş : 49 Nerden : Adana/ Türkiye İş/Hobiler : Güvenlik// Çalışmak,Çalışmak ve yine Calışmak Kayıt tarihi : 28/06/08
| Konu: ŞEYTANIN HİLELERİ Cuma Eyl. 12, 2008 2:44 pm | |
| Şeytanın Hileleri
İbn-i Abbas (r.a.) Hazretleri´nden naklen , Muaz b. Cebel (r.a.) rivayet ediyor :
- Bir gün Resullullah (s.a.v.) ile beraberdik. Ensardan birinin evinde toplanmıştık. Tam bir cemaat olmuştuk. Sohbete dalmıştık. Bu arada , dışarıdan bir ses geldi :
- Ev sahibi , içerdekiler... Eve girmem için bana izin verir misiniz ? Benim sizden bir dileğim var.
Bunun üzerine , herkes Resullullah (s.a.v.) efendimizin yüzüne bakmaya başladı. Orda ve her zaman büyük oydu... İzin ondan çıkacaktı.
Resullullah (s.a.v.) Efendimiz , duruma vakıf oldu ve :
- Bu seslenen kimdir bilir misiniz ?
Buyurdu... Biz hep birden şöyle dedik :
- En iyi bilen ALLAH ve Resuludur.
Bunun üzerine Resullullah (s.a.v.) Efendimiz :
- O , lain iblistir. " Şeytandır " Allah'ın laneti onun üzerine olsun...
Buyurunca ; hemen Hz. Ömer :
- Ya Resullullah , bana izin veriniz onu öldüreyim.
Dedi... Resullullah (s.a.v.) Efendimiz bu izni vermedi , şöyle buyurdu :
- Dur ya Ömer , bilmiyor musun ki ; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir... öldürmeyi bırak.
Sonra şöyle buyurdu :
- Kapıyı ona açın , gelsin... O buraya gelmek için emir almıştır. Diyeceklerini anlamaya çalışınız. Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz.
Bundan sonrasını ondan dinleyelim ; yani Ravi´den. Şöyle anlattı :
Kapıyı ona açtılar. İçeri girdi ve bize göründü. Birde baktık ki , şekli şu :
Bir ihtiyar. Şaşı. Aynı zamanda köse. Çenesinde altı veya yedi kadar kıl sallanıyor. At kılı gibi. Gözleri yukarı doğru açılmış. Kafası , büyük bir fil kafası gibi. Dudakları da , bir manda dudağına benziyordu.
Sonra , şöyle bir selam verdi :
Selam ya Muhammed ; selam size ey cemaat-i müslimin.
Onun bu selamına Resullullah (s.a.v.) Efendimiz şu mukabelede bulundu :
- Selam Allah'ındır ya lain...
Sonra şöyle buyurdu :
- Bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş ?
Şeytan şöyle anlattı :
Benim buraya gelişim kendi arzumla olmadı. Mecburen geldim.
Resullullah (s.a.v.) Efendimiz sordu ;
- Nedir o mecburiyetin ?
Şeytan anlattı :
- İzzet sahibi Rabbın katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki ; Allah-ü Taâlâ sana emir veriyor , Muhammed´e gideceksin. Ama düşük ve zelil bir halde. Tevazu ile. Ona gideceksin ve ademoğullarını nasıl kandırdığını anlatacaksın. Onları nasıl aldattığını söyleyeceksin bir bir ona. Sonra o sana ne sorarsa , doğrusunu diyeceksin. Sonra...
Allah-ü Teâlâ buyurdu ki :
- Söylediklerine bir yalan katarsan , doğruyu sölemezsen... seni kül ederim ; rüzgara savurur... Düşmanlarının önünde , seni rüsvay ederim.
- İşte... böyle ; ya Muhammed , o emir üzerine sana geldim.
- Arzu ettiğini bana sor. Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem ; düşmanlarım benimle eğlenecek. Şu muhakkak ki , düşmanlarımın eğlencesi olmaktan daha zor bir şey yoktur.
Bundan sona Resullullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle sordu :
- Madem ki , sözlerinde doğru olacaksın. O halde bana anlat : Halk arasında en çok sevmediğin kimdir ?
Şeytan şu cevabı verdi :
- Sensin ya Muhammed. Allah´ın yarattıkları arasında senden daha çok sevmediğim kimse yoktur. Sonra senin gibi kim olabilir ki ?
Resullullah (s.a.v.) Efendimiz sordu :
- Benden sonra , en çok kimlere buğuzlusun ve sevmezsin ?
Şeytan anlattı :
- Müttaki bir gence ki... varlığını Allah yoluna vermiştir.
Bundan sonra , sual cevap aşağıdaki şekilde devam etti ;
Resullullah (s.a.v.) Efendimiz sordu ; şeytan anlattı :
- Sonra kimi sevmezsin ?
- Kendisini sabırlı bildiğim , şüpheli işlerden sakınan alimi...
- Sonra ?
- Temizlik işinde... yıkadığı yerleri üç defa yıkamayı adet eden kimseyi.
- Sonra ?
- Sabırlı olan bir fakiri ki ; ihtiyacını kimseye anlatmaz... Halinden şikayet etmez.
- Peki, bu fakirin sabırlı olduğunu nerden bilirsin ?
- Ya Muhammed , ihtiyacını kendi gibi birine açmaz. Her kim ihtiyacını kendi gibi birine üç gün üst üste anlatırsa , Allah onu sabredenlerden yazmaz. Sabırlı kimselerin işi buna benzemez. Hasılı , onun sabrını ; o halinden , tavrından ve şikayet etmeyişinden anlarım.
- Sonra kim ?
- Şükreden zengin.
- Peki, ama zenginin şükreden olduğunu nasıl anlarsın ?
- Onu görürsem ki , aldığını helal yoldan alıyor ve mahalline harcıyor. Bilirim ki ; şükreden bir zengindir.
Resullullah (s.a.v.) Efendimiz bu defa mevzuu değiştirdi ve ona başka bir sual sordu :
- Peki, ümmetim namaza kalkınca , senin halin nice olur ?
- Ya Muhammed, beni bir sıtma tutar. Titrerim.
- Neden böyle olursun ; ya lain ?
- Çünkü bir kul , Allah için secde edince bir derece yükselir.
- Peki ya oruç tuttukları zaman nasıl olursun ?
- O zaman da bağlanırım. Taa , onlar iftar edinceye kadar.
- Peki ya hac yaptıkları zaman nasıl olursun ?
- O zaman da çıldırırım.
- Peki ya Kur´an okudukları zaman nasıl olursun ?
- O zaman da eririm. Tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm.
- Peki ya sadaka verdikleri zaman halin nasıldır ?
- Ha işte... o zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren , bir testere alır eline ve beni ikiye böler.
Resullullah (s.a.v.) Efendimiz sebebini sordu :
- Neden öyle testere ile ikiye biçilirsin , ya Ebamürre ?
Bunun üzerine iblis :
- Onu da anlatayım... dedikten sonra anlatmaya başladı :
- Çünkü sadakada dört güzellik vardır. Şöyle ki ;
1 - Allah-ü Teala , sadaka verenin malına bereket ihsan eyler.
2 - O , sadaka veren kimseyi halkına sevdirir.
3 - Allah-ü Teala , onun verdiği sadakayı , cehennemle arasında bir perde yapar.
4 - Allah-ü Teala , belayı sıkıntıyı ve ahları ondan defeder.
Bundan sonra Resullullah (s.a.v.) Efendimiz ashabı hakkında bazı sorular sordu :
- Ebubekir için ne dersin ?
İblis ise şu cevabı verdi :
- O bana cahiliyet devrinde bile itaat etmedi... İslam´a girdikten sonra nasıl bana itaat eder ?
- Peki , Ömer b. Hattab için ne dersin ?
İblis ona da şu cevabı verdi :
Allah´a yemin ederim ki ; her gördüğüm yerde ondan kaçarım.
Peki , Osman b. Affan için ne dersin ?
Ondan utanırım. Hem de çok. Nasıl ki , Rahman´ın melekleri de ondan utanırlar...
Peki , Ali b. Ebutalib için ne dersin ?
İblis onun için de şöyle dedi :
Ah onun elinden bir kurtulsam... O , kendi başına kalsa , ben kendi başıma kalsam... O beni bıraksa, ben de onu bıraksam . Ben onu bırakırım ; ama o beni bırakmaz.
Resullullah (s.a.v.) Efendimiz , yukarıdaki soruları sorduktan ve şeytanın verdiği cevaplar kısmen bittikten sonra , şöyle buyurdu :
- Ümmetime saadet ihsan eden ; seni taa, belli bir vakte kadar şaki kılan Allah'a hamd olsun.
Resullullah (s.a.v.) Efendimiz ' in o cümlesini duyan lain iblis şöyle dedi :
- Heyhat , heyhat... Ümmetin saadeti nerede ? Ben , o belli vakte kadar diri kaldıkça , sen ümmetin için nasıl ferah duyarsın ? Ben , onların kan mecralarına girerim. Etlerine karışırım. Ama onlar , benim bu halimi göremez ve bilemezler. Beni yaradan ve baas gününe kadar bana mühlet veren Allah´a yemin ederim ki ; Onların tümünü azdırırım. Cahillerini ve alimlerini... Ümmilerini ve okumuşlarını... Facirlerini ve abidlerini... Hasılı , bunların hiçbiri elimden kurtulamaz. Fakat , Allah´ın halis kullarını , evet , bunları azdıramam.
| |
|